"Sofra" Restaurantları' nın Sahibi Olan Hüseyin Özer' in Duygulandıran Başarı Hikayesi
Bazılarımız hayatta başına bir talihsizlik geldiğinde aman ben öldüm aman ben bittim... Vay efendim benim başıma bu da mı geldi. Ben ne talihsiz, kara bahtlı bir adamım/kadınım vs gibi isyanlarda bulunuruz. Bu adamın hikayesini yazarken sanki Müge Anlı dan bir vaka okuyormuşum gibi geldi. Ama "kader gayreti sever" cümlesini ve " biz onların kaderini kendi çabalarına bağlı kıldık." ayetini düşününce şöyle bir arkama yaslanıp düşündüm. Ben neye isyan ediyorum. Kimlerin kimlerin hayatında neler olmuşta hiç pes etmemiş. Hüseyin Özer'in hikayesini de şu sıkıntılı dönemlerde isyan moduna geçmiş olan arkadaşların silkelenip kendine gelmesi için toparladım ve yayınlıyorum.
Lütfen derin bir nefes alıp bir çırpıda okuyalım...
İşte HÜSEYİN ÖZER’İN Hayatı
Küçük yaşta anne
ve babası ayrılırken istenmeyen bir çocuk olduğu için ağanın birine birkaç
hayvanla beraber besleme olarak verilir Hüseyin Özer. Birkaç hayvan ile beraber besleme olarak veriliyor yanlış okumadınız...
Keçi çobanlığı
yaparken dağa, taşa değneklerle yazı yazmayı öğrenir. Annesi biletini alır ve
Ankara’ya çalışmaya gönderilir. Fakat burada para kazanmadaki amaç kendisini
evlatlıktan reddeden babasını öldürmek
için almak istediği tabancadır.
Ne acı değil mi? Devam ediyoruz...
Ancak henüz 11 yaşında olduğu için kimse işe
almıyor onu. Sokaklarda işportacılık yapar günlüğü 75 kuruştan. Evet Evet Günlük 75 kuruş.. Yatmak için Sıhhıye
de bir tuvaleti kullanır. ( Bir atölyenin fayanslarında yatmış birisi olarak söylüyorum yattığım yer ona belki de cennetten bir köşe gibi kalır.) Günlük kazandığı parayla bir öğün ciğer yiyebilmek
için ciğerciyle anlaşır. Bu arada annesinden kalan tarlalara ortak çıkmasın
diye abisi tarafından zehirli incirle öldürülmek istenir. Ne varki ilahi adalet
Hüseyin’in inciri yemesine mani olur. Nasıl engel olundu hiçbir bilgim yok ama adalet işte vazgeçmemek ve doğru olmak lazım. Devam...
Bir müddet sonra
meyhanede komilikten kazandığı parayla İstanbul’da kendisine bir yer tutmak
ister. Fakat evini tutmak istediği kadın ona elindeki parayla ancak kömürlükte
kalabileceğini söyler. Kömürlüğü kiralayarak burada yaşamaya başlar. Bu arada
tanıştığı emekli bir Albay’dan da hafta da iki gün ingilizce dersi almaya
başlar. Adamdaki azmi takdir etmek az kalır. Askerliğini tamamladıktan sonra öğrencilerin arasına karışarak bir biletle Londra’ya gelir
ve bir kebapçıda işe başlar. Londra'ya nasıl geldiğini kendi içinizde tartışabilirsiniz. Ama azim ve dirayet sonucu olduğu kesin. Burada da şansızlıklar peşini bırakmaz.Bodrum
katta yaşarken alafranga tuvalette de
duşunu alarak hayatını idame ettirmeye çalışır, asla pes etmez.
Hüseyin Özer 4 yıl
sonra bir ortakla beraber ilk lokantasını açar. Tutumlu olmaktan geçiyor bu birikintiler cimrilik değil. Bu ilk iş atılımından sonra daha
önce çalışmış olduğu bir lokantayı satın alır. Uzun süren sıkıntıların ardından
hayallerini gerçekleştirir.
Bugün Londra’da "Sofra" restoranlarının sahibidir. Eğitime çok önem verdiği için küçük yaşta
aldığı arsasını satar ve çocuk okutmak için bir vakıf kurar. Halen daha çocuk
okutmaya devam etmektedir.
Bu gibi insanların hayatlarını yazmak bana ve size umarım ilham ve dirayet getirir. Unutmayalım ki " Zafer İnananlarındır."
Başka bir başarı hikayesi SOİCHİRO HONDA... Tıklayıp okuyabilirsiniz...