16 Ocak 2017 Pazartesi

"Sofra" Restaurantları' nın Sahibi Olan Hüseyin Özer' in Duygulandıran Başarı Hikayesi

Bazılarımız hayatta başına bir talihsizlik geldiğinde aman ben öldüm aman ben bittim... Vay efendim benim başıma bu da mı geldi. Ben ne talihsiz, kara bahtlı bir adamım/kadınım vs gibi isyanlarda bulunuruz. Bu adamın hikayesini yazarken sanki Müge Anlı dan bir vaka okuyormuşum gibi geldi. Ama "kader gayreti sever" cümlesini ve " biz onların kaderini kendi çabalarına bağlı kıldık." ayetini düşününce şöyle bir arkama yaslanıp düşündüm. Ben neye isyan ediyorum. Kimlerin kimlerin hayatında neler olmuşta hiç pes etmemiş. Hüseyin Özer'in hikayesini de şu sıkıntılı dönemlerde isyan moduna geçmiş olan arkadaşların silkelenip kendine gelmesi için toparladım ve yayınlıyorum. 
Lütfen derin bir nefes alıp bir çırpıda okuyalım...

İşte HÜSEYİN ÖZER’İN Hayatı

Küçük yaşta anne ve babası ayrılırken istenmeyen bir çocuk olduğu için ağanın birine birkaç hayvanla beraber besleme olarak verilir Hüseyin Özer. Birkaç hayvan ile beraber besleme olarak veriliyor yanlış okumadınız...

Keçi çobanlığı yaparken dağa, taşa değneklerle yazı yazmayı öğrenir. Annesi biletini alır ve Ankara’ya çalışmaya gönderilir. Fakat burada para kazanmadaki amaç kendisini evlatlıktan reddeden babasını  öldürmek için almak istediği tabancadır.

 Ne acı değil mi? Devam ediyoruz...

Ancak henüz 11 yaşında olduğu için kimse işe almıyor onu. Sokaklarda işportacılık yapar günlüğü 75 kuruştan. Evet Evet Günlük 75 kuruş.. Yatmak için Sıhhıye de bir tuvaleti kullanır. ( Bir atölyenin fayanslarında yatmış birisi olarak söylüyorum yattığım yer ona belki de cennetten bir köşe gibi kalır.) Günlük kazandığı parayla bir öğün ciğer yiyebilmek için ciğerciyle anlaşır. Bu arada annesinden kalan tarlalara ortak çıkmasın diye abisi tarafından zehirli incirle öldürülmek istenir. Ne varki ilahi adalet Hüseyin’in inciri yemesine mani  olur. Nasıl engel olundu hiçbir bilgim yok ama adalet işte vazgeçmemek ve doğru olmak lazım. Devam...

Bir müddet sonra meyhanede komilikten kazandığı parayla İstanbul’da kendisine bir yer tutmak ister. Fakat evini tutmak istediği kadın ona elindeki parayla ancak kömürlükte kalabileceğini söyler. Kömürlüğü kiralayarak burada yaşamaya başlar. Bu arada tanıştığı emekli bir Albay’dan da hafta da iki gün ingilizce dersi almaya başlar. Adamdaki azmi takdir etmek az kalır. Askerliğini tamamladıktan sonra öğrencilerin  arasına karışarak bir biletle Londra’ya gelir ve bir kebapçıda işe başlar. Londra'ya nasıl geldiğini kendi içinizde tartışabilirsiniz. Ama azim ve dirayet sonucu olduğu kesin. Burada da şansızlıklar peşini bırakmaz.Bodrum katta yaşarken alafranga tuvalette  de duşunu alarak hayatını idame ettirmeye çalışır, asla pes etmez.
Hüseyin Özer 4 yıl sonra bir ortakla beraber ilk lokantasını açar. Tutumlu olmaktan geçiyor bu birikintiler cimrilik değil. Bu ilk iş atılımından sonra daha önce çalışmış olduğu bir lokantayı satın alır. Uzun süren sıkıntıların ardından hayallerini gerçekleştirir.


Bugün Londra’da "Sofra" restoranlarının sahibidir. Eğitime çok önem verdiği için küçük yaşta aldığı arsasını satar ve çocuk okutmak için bir vakıf kurar. Halen daha çocuk okutmaya devam etmektedir.

Bu gibi insanların hayatlarını yazmak bana ve size umarım ilham ve dirayet getirir. Unutmayalım ki " Zafer İnananlarındır."
Başka bir başarı hikayesi SOİCHİRO HONDA... Tıklayıp okuyabilirsiniz...