10 Ağustos 2017 Perşembe

Hayatın Anlamına Dair Hikaye

Sabah evden çıkacağım, bir elimde dosyalar, diğer elimde çantam, kapının önüne gelmemle aklıma geliyor: “anahtarlarım,” diyorum, “anahtarlarım nerede?” Ve başlıyorum aranmaya; dört dönmeye evin içinde. Akıl karı olan her yere bakıyorum: masanın üstüne, girişteki konsolun çekmecesine, mutfağa, banyoya... Bir kere yetmiyor, yeniden bakıyorum. Ama... Yok. Bulamıyorum. Farklı yerlere bakmaya başlıyorum. Alakasız yerlere. Yatağımın altına. Dolabımın içine. Koltuk yanlarına. Bulamadıkça daha fazla hırslanıyorum. Bulamadıkça kendime kızıyorum. Bulamadıkça günümün ne kadar mahvolacağını, her yere nasıl da geç kalacağımı ve tüm gün üzerimden bu stresi atamayacağıma dair senaryolar geçiyor zihnimden... Terliyorum. Adım adım kapıya gelene kadar neler yaptım, düşünüyorum. Nerelerden geçtim, buralara nerelerden geldim. Nerelerde durdum da iş hallettim. Sonra tek tek adımlarımı takip ediyor, oralara bakıyorum. Ve 25 dakika sonunda buluyorum anahtarlarımı... Rahatlıyor, koşar adımlarla çıkıyor evden, günüme devam ediyorum, aklıma bir daha gelmeden anahtarlarım. Tanıdık geldi mi? Aynı şeyi neşemiz, tadımız, belki de uykumuz “kaybolduğunda” da yapmıyor muyuz? Zihnimiz "mantıklı” her yerde aramıyor mu cevapları? Her yere bakmıyor muyuz mutluluk için?

 Huzur için? Rahat bir uyku için? Tıpkı anahtarlarımı arayıp bulamadığımda verdiğim ilk tepki gibi, biz de kendimize kızmıyor muyuz, bulamadığımızda aradığımızı? Kendimizde suç aramıyor muyuz? Tekrar tekrar aynı yerlere, dönüp dolaşıp, belki bu sefer olur, belki bu sefer bulurum ümidiyle bakmıyor muyuz? Aynı yerlerden defalarca geçmiyor muyuz? Neden böyle hissettiğimizi, ne oldu da eski neşemizi kaybettiğimizi bulmak için adım adım sürmüyor muyuz geçmişi... Buralara nerelerden geldiğimizi düşünmüyor muyuz; anılarımızı, pişmanlıklarımızı, çocukluğumuzu. Tekrar tekrar. Peki ya rahatlıyor muyuz en nihayetinde? Buluyor muyuz neyse aradığımız, bulduğumuz gibi kaybolan anahtarlarımızı... Belki de kaybolan anahtarları bulan zihnimiz neşemizi, hayattan tatmini, anlamı bulabilmekte yeterli değil... 

Belki de iç dünyadamızdaki en büyük "problem", zihnimizin bize sunduğu çözümün ta kendisidir... Olamaz mı...