This War Of Mine İnceleme
Savaş oyunlarında amacımız çoğu zaman, teknolojiden oluşmuş silahlarla veya eski çağ savaş oyunlarında ki gibi kılıç kalkanla her zaman düşmanı öldürmek, toprak kazanmak vs. olmuştur. Kısacası her zaman belirli bir amaç uğruna düşmanı öldürmek olmuştur. Bazen terörist, bazen asker ve bazen komutan olup ordularımızla yedi düvele nam saldık, önümüze geleni katlettik. İliklerimize kadar şiddeti, hırsı, toprak sahibi olma hazzını yaşadık. Peki, hiç bu savaşları yaparken, bu savaşlara hiç katılmayan ya da savaş ortamında cehennemi yaşayan insanların neler yaşadığını düşündünüz mü? Ya da bu insanların gözünden o dünyaya baktınız mı? This War of Mine size savaşa katılmayanlar ve kendini savaşın ortasında bulan masum insanların neler yaşadığını, nasıl zorluklara katlandığını ve asıl amacın hayatta kalmaya çalışmak olduğunu anlatan son derece özgün ve muhteşem bir yapım.
This War of Mine, 11 Bit Studios tarafından 2014 yılında yapılmış, 1992-1996 yılları arasındaki Bosna Savaşı sırasında gerçekleşen Saraybosna Kuşatması'ndan esinlenerek, savaş ortamında sivil yanlara odaklanmış, hayatta kalma temalı bir oyundur. 2D oyunda genel tabir ile savaşta harabeye dönen şehirde, kısıtlı kaynaklara ulaşmaya ve savaş bitene kadar hayatta kalmaya çalışan bir grup sivili kontrol etmeye çalışıyoruz.
Oyunda savaşta yaşanabilen oldukça sarsıcı olaylardan, hayatta kalmaya çalışan kızlara takas karşılığı tecavüz etmek isteyen kişilere, savaşı bırakıp etrafı yağmalayan askerlere, yardım konvoylarını patlatan açgözlü kişiliklere ve daha nicesine diyalog olarak yer verilmiş. Bizi en çok etkileyen noktalardan bir tanesi de dışarıya yağmalamaya çıktığımızda karşılaştığımız manzara. Yağmalamaya gittiğimiz bir evde yaşayan insanların acınacak hallerini görüyoruz. Bazen bizden korkuyorlar ya da saldırıp gitmemizi isteyebiliyorlar. Bazen de hastaneye gittiğimizde, doktorlar insanlara yardım etmeye çalışırken, biz hastaneden ya da oradaki hastalardan bir şeyler çalmaya kalkıyoruz. Hastanede "Bizden çalmaya kalkışma, biz sana yardım etmeye çalışıyoruz." gibi iç acıtan cümleler kurulurken, bazen yaşlı bir çiftin evine gittiğimizde “Bizi soymaya mı geldin?", "Çok fazla bir şeyimiz kalmadı.", "Bizi öldürecek misin?” gibi cümlelerle derinden etkileyebiliyor. Oyunu oynarken kendi kendinize soruyorsunuz "Ben ne yapıyorum?", “Bu durumda olsaydım, gerçekten bunları yapar mıydım?” Bunlar gibi saymakla bitmez düşünceleri 2d bir oyunla önümüze seren ve ahlak muhakemesi yaptıracak bir oyun.
Oynanışa gelecek olursak. Sığındığımız ve keşfettiğimiz bir binayı, savaş bitene kadar yaşanabilir hale getirerek, zorlu kış şartlarında ısıtmaya, onarmaya çalışıyor ve diğer yağmacılardan korumaya ve korunmaya çalışıyoruz. Diğer hayatta kalma oyunlarındaki gibi yağmalama yapmamız, eşyalar yapmamız gerekiyor. Yağmalama işlerini geceleri yaparken, gündüzleri yağmalardan elde ettiğimiz araç gereç ile radyo, yatak, ocak, silah atölyesi, yemek için fare kapanı gibi eşyalarımızı yapabiliyoruz. Yapılan eşyalar yükseltilerek hayatımız için gerekli daha fazla ekipmanı yapabiliyoruz. Örneğin, sığınağımızın duvarlarını onarmak için atölyemizi yükseltmemiz gerekiyor.
Bir karakterimizle keşfe çıkarken, bir karakteri bekçi olarak bırakabiliyor, diğerini ise dinlenmesi için uyutabiliyoruz. Hayatta kalmak için yağmalama yapan diğer insanlar da bulunmakta olduğu için bekçi bırakmamız ve binayı sağlama almamız hayati derecede önemli. Tabi bu tarz mücadeleyi siz yapmıyorsunuz. Çünkü o sırada siz yağmalamada oluyorsunuz. Yağmalamadan döndüğünde karakterimiz yorgun ve aç oluyor. Gece nöbete kalan karakterimizde yorgun oluyor. Eğer sığınağımıza bir saldırı gerçekleştiyse yaralı, sığınak çok soğuk olursa hasta da olabiliyoruz. Yemek ve sığınak ısısı oyunda oldukça önemli bir ayrıntı. Dışarıdan topladığımız soğuk veya çiğ etleri pişirmeden yediğimiz gibi ki bu hasta olmasına da sebep olabiliyor, inşa ettiğimiz mutfağımızda yemek olarak da yapabiliyoruz. Tabi suyunuz varsa suyu da kışın yaptığımız sobanın üstünde erittiğimiz karlardan, diğer zamanlarda da kurduğumuz su arıtma masasından yapabiliyoruz.
Karakterlerimizin psikolojik durumları da çok önemli bir nokta. Yağma yaparken, masum insanlara zarar verdiğimizde veya birini öldürdüğümüzde karakterin morali bozuluyor. Hatta uzun bir süre mutlu edemezsek depresyona giriyor ve karakter intihar edebiliyor. Sürekli serzenişte bulunuyor. Çok zor durumda kalmadıkça masum insanlardan bir şey çalmamak gerekiyor. Fakat bazen o kadar zor durumda kalıyoruz ki, başka çaremiz kalmıyor. Bu durumda bu kötü olayları hayatta kalma içgüdüsüyle kabul edebiliyorlar. Eğer bir karakterimiz herhangi bir sebeple ölürse, diğer karakterlerimizden bazıları artık sığınağımızda gelecek görmeyip, bizi terk edip gidebiliyor veya yeterince yardım edemediği için intihar edebiliyor.
Karakterler değişik özelliklere sahip, kimisi çok hızlı koşabilirken bir diğeri çok güçlü ve hantal olup daha fazla şey yağmalayabiliyor. Bir başkası iyi pazarlık ederken, öbürü iyi bir aşçı olabiliyor. Karakterlerin kişilikleri de farklılık gösteriyor. Morallerini düzeltmek için yaptığımız koltukta bulduğumuz kitapları kahve eşliğinde okutmamız, sigara ve içki bulup veya yapıp içirmemiz gerekiyor. Ya da oyunda ender olarak karşımıza çıkan enstrüman parçalarından müzik aleti yapmamız gerekebilir. Oyunda bitkiden ilaca, alkolden gübreye, kendinizi savunmak için kasktan, yağma yapmayı kolaylaştıran testereye, silaha ve bıçağa kadar her ihtiyacımızı yapabiliyoruz. Yaptığımız silahlar yağma yaparken işimize yaradığı gibi savunmada da hayati önem taşıyor.
Yağmadan arda kalanları, çok işimize yaramayanları ya da değerli eşyaları eve sık sık gelen seyyar bir satıcı ile veya yağmalaya gittiğimiz yerlerde çıkabilecek insanlarla, bize lazım olacak ilaç, sargı bezi, yemek, tütün gibi şeyleri takas edebiliyoruz. Bazen sigara değerli iken bazen kahve değerli olabiliyor. Sağlık gereçleri zor bulunduğu için her zaman değerlidir. Radyo dinleyerek hangi ürünlerin kıtlıkta olduğunu, savaş hakkında ki gelişmeleri dinleyebiliyor ve müzik çalabiliyoruz. Oyunda bazen çok zor seçimler yapmamız da gerekebiliyor. Bazen bir insan gelip yardım isteyebiliyor. Bunlar kötü niyetli biri ya da gerçekten muhtaç birileri de olabiliyor. Eğer yardım edersek karakterimiz o gün bizimle olmuyor ve ertesi gün bazı eşyalarla geri dönebiliyor. Başka muhtaç insanlara yardım edebildikleri için mutlu da oluyorlar. Diğer insanlara yardım etmeden önce iki kere düşünmenizde fayda var. Çünkü, zorluklar yaşayabileceğiniz ertesi günleri düşünmek zorundasınız.
Anlatılacak daha çok şey var. Eğer oynarsanız bunları sizde göreceksiniz. Diğer teknik özelliklerden müzikleri ve siyah beyaz oyun tonları, oyuna tam oturmuş ve atmosferi tamamlamış. Oynanabilirlikte gözle görülen hiç bir sıkıntı bulunmuyor. Atmosfer, diyaloglar ve hikayeler kesinlikle en başarılı olan taraf ve bizleri etkileyen baş faktörler. This War of Mine son zamanların kaçırılmaması gereken, çok farklı bir noktaya parmak basan ve herkesin en azından biraz tatması gereken bir oyun.
Unutmayın, bazı sözler vardır ki tek cümle ile bütün duyguları anlatarak en güzel şekilde ifade eder. Tıpkı oyununun başında karşımıza çıkan ekranda Ernest Hemingway’in dediği gibi. “Modern savaşta bir köpek gibi, hiç bir geçerli sebep olmadan öleceksiniz."